Anksiyete, herkese tanıdık gelen belirsiz bir duygudur. Her şey yolunda gibi görünüyor, ama bir şeyler yanlış. Ve tam olarak ne anlamak imkansız. Bazıları bu sezgi durumuna önsezi diyor ve bazen bu bize gerçekten yardımcı oluyor.
Anksiyetenin kendisi, doğumdan itibaren insan ruhuna "dikilmiş" yararlı bir fenomendir. Bu biçimlenmemiş bir şey: neyden korktuğumuzu bilmiyoruz ama endişelenmeye devam ediyoruz.
Uzak atalarımız için böyle bir mekanizma vahşi doğada hayatta kalmaya yardımcı oldu ve şimdi aynı rolü oynuyor. Örneğin, vahşi hayvanlara uzaktan hayran olmayı tercih ederek, bir aslanın kafesine yaklaşmanın çok tehlikeli bir olay olduğunu sezgisel olarak anlıyorsunuz. Bu yeterli bir alarmdır.
Ancak bir kişi, hiçbir şeyin onu tehdit etmediği evde veya işteyken sebepsiz yere endişelenmeye devam ederse, bu tür bir endişe mantıksızdır ve bir nevroz belirtisidir. Ve bu konuyu psikoloğun ofisinde zamanında ele almazsanız, o zaman bu durum yavaş yavaş net ana hatlar alır: nevrotik belirli şeyleri, nesneleri ve fenomenleri bulur ve onlara kaygı anlamı verir.
Kaygı korkuya dönüşür. Korku her zaman spesifiktir (yüksekliklerden, köpeklerden veya kardan korkarım), kaygı anlamsızlığı ile karakterize edilir (korkuyorum ama ne olduğunu bilmiyorum). Ve burada zaten bir fobi ile uğraşıyoruz.
Peki bu garip, hoş olmayan durum nereden geliyor? Cevap oldukça sıradan: bacaklar çocukluktan büyür. İşte iki açıklayıcı örnek:
- çocuk, anne ve babanın onu ve birbirlerini sevdiği bir ailede doğdu. Onu bekliyorlardı, ihtiyaç duyduğunu hissediyor, bir sevgi ve kabul ortamında gelişiyor. Dünyanın tam güvenlik ve iyilik duygusu bilinçaltına açıkça kaydedilecek ve kendine güvenen, başarılı bir insan olarak büyüyecek;
- ikinci durumda, çocuğu saldırganlığın, aşağılanmanın ve şiddetin hüküm sürdüğü bir aileye "yerleştireceğiz". Kafasında dünyanın hangi resmi oluşacak? Dünya tehlikeli, bana ihtiyaç yok, olmaya ve başkalarından bir şey istemeye hakkım yok, iyiliğe layık değilim. Ve aramızda böyle bir sürü yetişkin amca ve teyze var.
Yüksek kaygı, tam olarak yaşamayı ve gelişmeyi engeller, çünkü kişinin bilinci olumsuza karşı keskinleşir. Ancak iyi haberler var: her şey düzeltilebilir.