Başkalarını eleştirmek ve kınamak birçokları için bir alışkanlık haline geldi. Başkalarında kusurlar bularak, kendi üstünlüğümüzün yanılsamasını yaratırız. Ancak herhangi bir önyargı, zayıflıklarımızı da ortaya çıkarabilir, çünkü insanlar hakkında bizi en çok rahatsız eden şey genellikle kendimizdedir.
Talimatlar
Aşama 1
Düşüncelerinde ve eylemlerinde kesinlikle doğru olduğu gibi ideal insanlar da yoktur. Her birimizin, karakterden bahsetmiyorum bile, her zaman başka bir kişinin “yaşam bagajı” ile örtüşmeyen kendi deneyim, bilgi ve inançlarına sahibiz. Yargılarımız genellikle kişisel özellikleri dikkate almaz, yani komşumuzu anlamanın anahtarıdır.
Adım 2
Başkalarını yargılamayı bırakmak, onları oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmek demektir. Ancak sadece kendi kusurunun farkına varan biri diğer insanların hatalarını ve zayıflıklarını bağışlayabilir. Birini yargılamadan önce, eksikliklerinizi düşünün. Örneğin, bir kişi bir konuyu anlamıyorsa, zihinsel sınırlarını yargılamak yerine, bilginizde ne gibi boşluklar olduğunu hatırlayın. Böylece kendinizi yüceltmeyecek ve onu gücendirmeyeceksiniz: “Bunun hakkında daha çok şey biliyorum ama o başka bir şey hakkında”, “Benim böyle ilgilerim var, onun böylesi var.”
Aşama 3
Çoğu zaman, yalnızca zayıflıklar değil, aynı zamanda başkalarının eylemleri de katı değerlendirmemize girer. Bazı dış kusurlarla hala anlaşabiliyorsak, o zaman garip veya ahlaksız bulduğumuz belirli bir eylem, içimizde bir öfke fırtınasına neden olur. Tanıdıklarımız arasında birinin davranışını kınamaya başladığımızda bu fırtına gerçek bir kasırgaya dönüşür.
4. Adım
Bu genellikle, bir kişinin tek bir eyleminin tamamen haksız bir şekilde özünün bir yansıması haline gelmesiyle sona erer. Bu nedenle, bir çalışan kurumsal bir partide bir veya iki kez kalmazsa, “arkadaş canlısı değil”, “takım ruhuna sahip değil” olarak etiketlenir. Gerçekte sosyal olmasına rağmen, evde sorunları var ve ailesine acele ediyor ve işteki kişisel deneyimleri hakkında konuşmak istemiyor.
Adım 5
Bir karar vermeden önce, belirli eylemleri gerçekleştirirken insanların yönlendirildiği güdüleri anlamanız gerekir. “Bunu asla yapmazdım” demek en kolayıdır, ancak herkes kendini bir başkasının yerine koyamaz ve eylemlerinin nedenlerini anlayamaz.
6. Adım
Belki bir kişi, birinin eylemlerini kötü değerlendirdiğini bile bilmiyor. Diyelim ki arkadaşınız tamamen tatsız giyiniyor. Ailesinde kıyafetlere hiçbir zaman özel bir önem verilmedi, bu yüzden hayatı boyunca "keşke rahat olsaydı" ilkesine göre giyindi. Onu sakar bir takım elbise içinde görünce, ağabeyinin görünüşüne gülme fırsatını kaçırmıyoruz, çevremizde ise "eksantrik" bir alaycı hitap tarzı kuruluyor. Bu özelliği, kendi içinde iyi bir insan olmasına rağmen, farkında olmadan onu dışlanmış biri yaptı.
7. Adım
Onu olduğu gibi kabul etseydik ya da en azından hangi kıyafetlerin ona daha çok yakışacağını önerseydik her şey daha farklı olabilirdi. Ve böylece her şeyde. Herkese iyilik edersek, aynı şekilde muamele görürüz. Anlamak ve kabul etmek, yalnızca başkalarıyla değil, kendisiyle de uyumlu ilişkilerin temelidir.